HİÇ KOZALAKTAN ÇAM FISTIĞI AYRIŞTIRDINIZ MI?..
Bir süre önceydi fıstık çamı olduğunu öğrendiğim çamların kozalaklarından birkaç tanesini açmak isteğim. Çekiç, tornavida ile her bir kozalak yaprağını ayırmaya çalışan bilgisiz bir meraklı. Doğaldır ki, büyük bir zorluk ve başarıda düşük yoğunluk. Üç - beş çam fıstığı çekirdeği ayrıştırabildim. Şöyle bir bakınca da, o çabaya karşın az bir verim.
En yüksek verim ya da en az zamanda en çok üretim nasıl olur? Ağaçlara tırmanıp dolaşarak kozalak toplarsınız... Bu doğaldır ki, o kadar basit olmuyor. Ağaca tırman, dök, topla, dallarla boğuş, düşenleri ara-bul , torbana koy.
Bunları geçtik, geldik bu kozalaklardan çam fıstıklarının kabuklu da olsa elde edilmesine. Çam fıstıkları kozalakların içinde. Dışarıdan görünmüyor. Katman katman yaprakların içinde durup, gizlenerek size nanik yapıyorlar.
Hadi, beni bul ve çıkar demektedirler.. Kızarsınız. Ve "Ben sana öyle bir kuvvet uygularım ki, darmadağın olur, o senin yapraklarını birbirine bağlayan reçinelerin dahi dayanamayacağı hareketle seni ayrıştırır, içindeki taneleri ortalığa saçar ve istediğim gibi kullanırım." dersiniz.
Ama o ne? Elinde ağır bir çekiç ve vurdun. Allah, Allah hiçbir tepki yok. Tekrar tekrar vurursun. Ve beş - altı darbe sonunda kozalağın uç kısmı ezilmiş görürsün. Diyorsun ki, bu ezilme içerideki fıstıkları ezebilir. Dur!.. Acaba nasıl olur başka... Derken kozalağı eline alıp bakıyorsun. Bu anda zayıflattığın bir ufak çatlağı görüp seviniyor ve hangi kuvvetle, hangi açıdan darbelere devam etmen gerektiği üzerine düşünmeye başlıyorsun. Tespitlerden sonra bir kaç darbe daha, işte sonuca gidebilecek görüntüler fark ediyorsun. Evet, bu darbeler sonucu o reçine ile kozalak yapraklarını tutan kuvveti yeniyorsun. Devam. Vur, vur her yaprağın bağlantısını zayıflat.
Bunu başardın ve tamam artık çam fıstıklarını toplarım dediğin an, elini atıp bu fıstıkları kozalak dışına almaya çalışırken gene zorluk, olmuyor. Hadi tekrar düşün. Tek tek bu kozalak yapraklarını yan keskiyle keserek, zorlayarak olabilirdi. Hayli zorlanmakla beraber oluyor. Bir kozalak yaprağını tepeden başlayarak dipten kesiyorsun ve kanırtarak aralıyorsun, işte orada, bir çam fıstığı.. Alıp kenara koyuyorsun. İstersen zafer çığlığı atabilirsin. Bu şekilde birer birer giderken bakıyorsun ki, o çekiç darbeleri arasında farkedilmeyen, reçine bağı kopmuş bir çok yaprak birden yan keskinin etkisiyle ayrılıyor. Ve o an tek tek ayrıştırman, çoklu bir ayrıştırmaya dönüşüyor. Gözlerinin önünde beş-altı çam fıstığı beliriyor. Ana bağlantısı olan kozalaktan alıp kendi kontrolünüze bağlıyorsunuz. İşte başarı. Ne güzel değil mi?
Bu işlem sürekli olmuyor doğaldır ki.Yeniden başlıyorsunuz. Bir takım zorlamalarla tek tek ayıklamaya devam. Böyle sürüyor, tüm fıstıkları kozalaktan ayrıştırana kadar.
Herbir kozalağın içinde bütün olarak yaşayan ve zamanı gelince ağaç üzerinde bu yapraklarının açılmasıyla yeni benzerlerini üreteceği temel tohum olacak fıstıkları dışarıdan kontrolle ele geçiriyor ve kendi kullanımına sunuyorsun.
Bu fıstık tohumlarını kabuğundan kurtarıp yiyerek yok da edebilirsin, onları toprağa verip ait olduğu çam ağacı gibi onlarcasının üremesine neden de olabilirsin. Kontrol sendedir.
Doğruyu bulmaya çalışalım hadi.
Yaşamımız da, yukarıdaki gibi bir öykü mü dersiniz..?
Toplu yaşama iradesini zamanın belli bir kesitinde ortaya koyabilen insan toplulukları; bu birlikte yaşama iradesini bozmaya çalışanlarla nasıl baş edebileceklerini de düşünmelidirler. Kuvvetli bir sistem kuranların reçineleri; onları ayırmaya kalkanlara direnç gösterebilecektir.